Yine yeni bir sayıyla karşınızdayız. Yırtık Sayfa'10 ile sizleri selamlamaktan mutluluk duyuyoruz. Bu mutluluğumuza sizlerin desteği de gün geçtikçe katbekat ekleniyor. Selam olsun yırttığı sayfaları cebinde saklayan sizlere, selam olsun tüm edebistlere.
Havaların soğumasıyla şehre düşen sisin içinden sızıp gelen imgelerle sizlere selam ederken, rüzgârın altında son nefesini ayışığının seviştiği sokak lambasının gölgesinde elinde kâğıt ve kurşun! kalemiyle düş(ünce)lerini uzak diyârlardaki bozkırlara damlatan güneşin alevlerine elvada diyoruz. Havaya savurup boşlukta savrulmasını izlediğimiz kelimelerin yine ilk an ki aşk ile bir araya gelip dans ettiği günleri uzun zamandır bekliyoruz.
Yırtık Sayfa 10. sayısında sizlere bu unutulmaz anları yaşatmaya devam ediyor.
Aral'ın kenarına kondurduğumuz kanatlarımızın inceden sızını bastırmak için tavşal sarıp çıkıyoruz yola. Kristal vazolara alelacele yerleştirilen papatyaların mis kokusunu ciğerlerimize hapsedip, her karanlığa düşüşümüzde kucak dolusu nur yağdırılan ötelerin ötesini görmek için soruların içinde sorularımızı cevaplıyoruz. Ey İstanbul! diyor şair, ve ekliyor nefes almadan; Ben sana daha ne söyleyeyim... her adımda bir adım yazarken kapılıyorum kaldırımlarından taşan tozlarına diyoruz ve Aşk ile İstanbul'un Kız Kulesi'nde birleştiriyoruz.
Yolumuz uzun ve daha yeni çıktık yola...
Yalnızlığı yâren edip düşüyoruz maviliklere; beklemediğim-iz bir an da, beklemediğim-iz sözlerle vurulurcasına. İstanbul'da bıraktığımız aşkın yalnızlığını seyrediyoruz. Toprağın kokusuyla kendimizden geçerken, günler geceleri, gecelerde ihanet hikayelerini kovalarken kah içinde kah kenarında buluyoruz kendimizi; acı ihanetin. Hükümdarın hizmetçisi için sessizce döktüğü gözyaşına mendil olup eriyoruz. Kısa bir nefes aldıktan sonra kavramların tanımlarıyla kapsamlarına yaptığımız zulmü eleştiriyor, televizyon karşısına geçip bizleri yönetenlere bağırarak okkalı bir cevap veriyoruz: ÇEKİN ELİNİZİ DÜŞ(ÜNCE)LERİMİZDEN!
Kısa bir mola verip Minedze'de tekrar yola düşüyoruz.
Yolda,
"Sahipsiz kaldı nece Ahıska’nın köyleri,
Minedze’nin, Hırtız’ın taş yapılı evleri.
Georgisuminde, Çala, Tisel, Koltahevler,
Ohera, Kısatıbı hem İnteli Türklerin." dizeleri dolanıyor dudaklarımıza ve anayurda dönüyoruz tekrar.
İzmir'e gidiyoruz semâları aşıp, ufuklarda gezdikten sonra ve Gamze Atal'ın kaleminden Felsefeci/Yazar Pınar Nurhan'ın yeni kitabı "Modern Cinayetlerin Kokusu" hakkında yaptığı sıcacık röportajı sizlere sunuyoruz.
Yırtık Sayfa 10. sayısıyla sizlerin karşısında. Umuyoruz ki bu sayımızı da beğeniyle okuyacak, tekerrürün içindeki tefekkürü ayıklayıp hayatlarımıza can katacaksınız.
İçindekiler:
Gamze Atal Pınar Nurhan'la Modern Cinayetlerin Kokusu
Özlem Peker Bin Bir İhanetin Masalı
Tevfik Hatipoğlu Onun Adıdır Yalnızlık
Durkaya İpşir Selam Sana Güzel İnsan
Hülya Atılgan Aşk da Benim Aşık da
Kadir Ünal Sorular Senin, Cevaplar Senin
Selamat Vefa Adsız Gemi
Feyzi Şahismail Türklerin
Yasin Kara Sen İstanbul'sun
Cihat Albayrak Muhalefet
Yırtık Sayfa 11. sayısında yeniden buluşmak üzere…
Yırtık Sayfa'lar naftalinlerinden sıyrılmaya, gölgeler karanlıktan ayrılmaya devam ediyor.
Biri O(Edebiyat) kim mi dedi?
O bir deniz; hülyaları aşan, derunlarda coşan, sonu gelmeden çağlayan, güneşe yağmuru tattıran, zihinlerdeki zehri akıtıp tadına baktıran, sustukça konuşturan, engin bir parıltının üzerine konan bir yıldızın halini alan, atılan her bir kulaçta dünyaları sarsan bir deniz…
Ve bizler; O denizdeki mavnalarda kürek çeken, tuzla bulanan suların ortasında nefes alan, yakamozlarla ahbaplık yapan, bir gün güvertede ufka bakıp bir gün yosunlara sarılan, kimi zaman Ay’a sırtını yaslayıp sevinçle, kimi zaman da ıstırap akıtan ruh haletiyle mürekkebini O denize akıtan, akıntılarda girdaplarda birlikte yoğrulan sevdalarız…
Durkaya İPŞİR
DİKKAT:
Yazılarınızı yirtiksayfa@post.com adresinden bizlere ulaştırabilirsiniz.
Yırtık Sayfa © 2009